YÜKLENİYOR
Sosyal medya, eşzamanlı bir iletişim aracı, bilgi kaynağı, ders kitabı, şikâyet kutusudur. Akşamları dinlenen ajanstır. Aile albümüdür. Ahali önünde yapılan özel yazışmalardır. Toplumla, iletişimle ilgili her şey sosyaldir ve medyadır. Dolayısıyla ilgi alanımızdadır.
Akıldışı Bir Ortam
Sosyal medya, bir zamanlar temiz bir yerdi. Şimdi, şirazesini kaybetmiş durumda. Bir ülke düşünün ki, tutuklamalardan RTÜK kararlarına birçok konu hakkında sosyal medya bu kadar söz sahibi. Üstelik, bu kadar kolay manipüle edilebilir bir durumdayken. Malumunuz, belli bir miktar parayı gözden çıkarmanız durumunda çocuğunuzun doğum gününü “trending topic” yapabilirsiniz. Asgari ücretli troll ordularını hiç söylemiyorum.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, sosyal medya, yanlış anlamaya açık bir mecra. Siz daha leb demeden, biri leblebi anlıyor, öbürü Lüleburgaz. Sonra kendinizi floresan ışığından demir eksikliğine geniş bir eksen üzerine konuşurken bulabiliyorsunuz.
Ezcümle, sosyal medya muhakkak hassas bir terazi, iletişim uzmanlığı gerektiriyor.
Sosyal medyada bazı belediyelerin, nüfusunun on katı takipçisi var. Onlarca belediye, imrendirici bir profesyonellikle hesaplarını yönetiyor. Böyle bir durumun Batı dünyasında benzeri yok. Gerçi sosyal medya kulanımı açısından genel itibarıyla Batı dünyasıyla karşılaştırılamayacak bir aktiflikte buralar.
CHP’li belediyeleri dünyanın en büyük kentleriyle karşılaştırın, takipçi sayısı, kalite veya yayıncılık açısından geri olmadığını göreceksiniz.
Tabii bunun Türkiye’de kullanıcıların fazlasıyla aktif olmasıyla da ilgisi var. Mesela Cem Yılmaz’ın takipçi sayısı da Ricky Gervais’ten fazla.
Fırsatlar Ülkesi Türkiye
Türkiye, her zaman bir fırsatlar ülkesiydi. Ama muhtemelen hiç bu kadar olmadı. Çünkü büyük olasılıkla işinin ehli, işinden hiç bu kadar uzaklaşmadı. Liyakat yerlerde sürünüyor. Bu, sadece işe alımlarda böyle değil. Kalifiye gençler Batı dünyasına gider oldu.
Beri yandan, muhalif olanları da dahil, kurumların neredeyse hiçbirinin “etkililik” ve “saygınlık” açısından “o eski hâlinden” eser yok.
Bütün bunlar, birçok şeyi fırsata dönüştürüyor. Türkiye’ye münhasır fırsatların önemli bir yerinde sosyal medya duruyor. Sosyal medyanın istisnai bir yerinde de CHP’li belediyeler var.
CHP’li belediyeler sadece internet üzerinden, yaptıkları faaliyetlerle bugün etkili birer medya ve kâr merkezi hâline gelebilir.
Etkileşim Nedir? Hangi Yarısı Anlamsızdır?
Trafik önemlidir. Ama hangi kısmı? Mesela herhangi bir etkisi kalmamış Sabah Gazetesi’nin web sitesi neden çok takip ediliyor? Arama motoru oyunları, yemleme (clickbait) gibi şeylerden trafik gelir, hayır gelmez.
Trafik kalitesiz olduğundan da değil. Bu mecraları ne doktorlar mühendisler takip ediyor olabilir. Fakat bu kaliteli nüfus da nereyi takip ettiğinin farkında olduğu için bir işe yaramaz. Önemli bir profesörün internette kumar oynarken ve makale okurken yarattığı trafik aynı kalitede değildir.
Aklı başında hiçbir kurum yahut kişi “Trafik gelsin de, ne şekilde gelirse gelsin,” diyemez. Trafik elbette önemlidir. Küçümsemiyorum. Ama saygınlık ve etkili olmak, elbette en az trafik kadar gereklidir. Sadece trafiği önemseyen kurumların hiçbir saygınlığı yoktur.
Sesi Çok Çıkanlar
Kuru kalabalık bir işe yaramadığı gibi, sesi de çok çıkar. Sosyal medyada sesi çok çıkanlara bakarsanız, bu hayatta insanların yetmez ama evet, Atatürk ve kedi köpek yavruları gibi kısa bir liste dışında hiçbir şeyle ilgilenmediklerini düşünebilirsiniz. Hâlbuki bin kişi konuşunca “trending topic” olan bir şey, geri kalan milyonlarca kullanıcıyı genellikle ilgilendirmez.
Kimdir peki bu sesi çok çıkan azınlık? Kendini göstermek dışında pek bir amacı olmayan, mevcudiyetinin yegâne temeli sosyal medya aktivizmi olan ve hayatında bilgisayarındaki pikseller dışında pek parlak bir şey bulunmayan birtakım umutsuz insanlardır. Bu, uzun bir bilimsel makalenin altına “bence değil” yorumu atabilecek kadar cesur ve akılla hareket etmeyen bir azınlıktır. Sürekli aynı şeyleri söyleyen bu insanlara uymaya çalışmak sıkıcı bir faaliyettir. Kullanıcılar kendi içinde de çatıştığı için pratik olarak da mümkün değildir.
Dolayısıyla herhangi bir sosyal medya hesabı sahibinin ilk yapması gereken, bu insanların yarattığı halisünatif ortamdan etkilenmemeyi başarmak olmalıdır.
Çok konuşanlara sadece diğerlerine sesimizi duyurmak için laf edelim. Sürekli aynı konular hakkında söz söyleyen insanların başka konulara kapalı olmasından daha doğal bir şey yoktur.
AKP-CHP Geriliminde Rol Paylaşımı
Team Araştırma Raporu, AKP’nin hizmet odağı veya tarım politikaları açısından CHP’den geride olduğunu söylüyor. Buna mukabil AKP, devletçilikte öndeymiş. Bunlar geleneksel olarak CHP’ye atfedilen özellikler.
AKP sosyal medyada neler yapıyor? Dinî, muhafazakâr, beylik paylaşımlar. Güvenli sular. Mizaha kalkıştığında ise, CHP’yi taklit ediyor. Onu da bir türlü başaramıyor.
Sonuçta, boş tezahürata yönelik güvenli iş yapıyor. Yaratıcılık alanları kısıtlı. Belediyeleri de halktan kopuk olmak durumunda. Halkla beraber iktidara karşı sızlanamayacaklarına göre, hareket alanları kalmıyor.
AKP’li yahut MHP’li belediyeleri yok saymak, CHP’li bir belediyenin sosyal medyası için en doğrusu olacaktır. Rekabete girmek, gerilemeyi getirebilir.
Haber ve Bilgi Odaklılık
Sosyal medyanın iki anahtar kelimesi: Haber ve bilgidir. Hâl böyleyken, bizim memlekette habercilikte büyük boşluklar olduğu, yerel habercilik hepten öldüğü için bu alanda özel bir durum oluşmuştur.
Eskiden her kasabanın bir esnafı, çalışanı Hürriyet muhabiriydi. Bugün belediyeler bulundukları yerin haber ajansları gibi çalışırsa, toplamda fayda sağlanır.
Bugün CHP’li belediyelerin sosyal medya hesaplarında yapılan da bir çeşit habercilik. Ama başkanın yaptıklarından yahut belediyenin hizmetlerinden ibaret bir habercilik. Bundan bahsetmiyorum. Ölenler, doğanlar, taşınanlar, düşüp bacağını kıranlar vs., bütün bunlar belediyenin büyüklüğüne göre haberdir. Yazılmalıdır. Bu, kapsayıcılık açısından da önemlidir. Size asla oy vermeyecek birisinin sizin sözünüzü dinlemesi zordur. Ama kedisinin yavrulaması, komşusunun taşınması, mahallesindeki bir problem belediyeye konu olursa, kayıtsız kalamaz.
Kırmızının Ünlem Vasfı ve Pratik Öneriler
Bir belediye hesabı, düzenli ve sürekli olarak önemli günleri paylaşıyor, başkanın gündemini ve belediyenin hizmetlerini anlatıyorsa, bunun bir önemi kalmaz. Buna kırmızının renk hâli diyelim. Kırmızı, çok kullanılırsa bir renktir. Ama seyrek kullanılırsa bir ünlem hâline gelir. Dikkat çeker. Önemli günlerin ve başkan faaliyetlerinin sadece en çarpıcılarını vermek en doğrusudur bence. Hepsi kıymetliyse, her seferinde bu kıymetin sebebini anlatmak gerekir.
Kaliteli içerik her şeydir. Mesela her gün bir vatandaşa, “Şu tepe size neyi çağrıştırıyor, beldemiz bir ağaç olsa, ne ağacı olurdu?” gibi beş tane soru sorup, imaj olarak yayınlayın. Testler yapın. “Ne kadar buralısınız?” diye sorun. İnsanları mahallelerinin videolarını çekmeye, yemek tarifi göndermeye yüreklendirin. Esnafla işbirlikleri yapıp, küçük ödüller dağıtın. Sözlü tarih çalışmaları, hazine avı benzeri şehir oyunları düzenleyin. Vatandaşı şehir muhabiri olmaya yüreklendirin, online eğitimler yapın. Ters köşe kampanyalar düzenleyin: “Geçen sene toplu taşımadan 1.000 TL zarar ettik. Çünkü sizi kazıklamadık.”
Her yol, kaliteli içerikten, sahicilikten, haber ve bilgi vermekten geçiyor.